Kişinin mesleği ağrının ortaya çıkışını yakından etkiliyor

Kişinin mesleği, yaşadığı olaylar, 'biyopsikososyal bir hastalık' olarak tanımlanan ağrının ortaya çıkışını yakından etkiliyor.

Kaynak : Türkiye
Haber Giriş : 09 Aralık 2014 10:10, Son Güncelleme : 27 Mart 2018 00:42
Kişinin mesleği ağrının ortaya çıkışını yakından etkiliyor

Kişinin mesleği, psikolojik durumu, yaşadığı olaylar, sosyal ortamı gibi değişkenler 'biyopsikososyal bir hastalık' olarak tanımlanan

ağrının ortaya çıkışını yakından etkiliyor. Ağrı bazen başlı başına bir hastalık olabildiği gibi bazen de bir hastalığın belirtisi olarak ortaya çıkabiliyor. En çok baş ağrısından şikayet ediliyor. Ülkemizde her iki kişiden biri baş ağrısı çekiyor.

Ağrı en sık şikayet ettiğimiz durumlardan biri. Dünya üzerinde hayatı boyunca ağrı çekmemiş kişiye rastlamak mümkün değildir herhalde. Türk Algoloji Derneği ve Türk Eczacılar Birliği'nin yaptığı "Türkiye Ağrı Çalışması"na göre toplumun %63'ü son üç ay içinde ağrı çektiğini belirtiyor. Türkiye'nin ağrı haritasına göre en çok baş (%26), daha sonra bel (%13.2) ve bacaklar (%13.2), daha sonra da karın bölgesi ağrılarından şikayet ediliyor. Nöroloji Derneği (TND) Yönetim Kurulu Üyesi ve Algoloji Çalışma Grubu Moderatörü Doç. Dr. Levent Ertuğrul İnan'la ağrıların sebeplerini ve ağrı ile nasıl baş edileceğini konuştuk.

Ağrı bir hastalık mıdır?

Ağrı bazen başlı başına bir hastalıktır bazen de hastalık belirtisidir. Örneğin migren bir hastalıktır. Ancak karın ağrısı başlı başına bir hastalık değil ama ciddi hastalıkların habercisidir. Ya da hastanın yaşadığını 'Hayatımdaki en şiddetli baş ağrısı' diye tanımlaması, beyindeki kanamayı işaret ediyor olabilir.

Ağrı, 'biyopsikososya'l bir hastalıktır. Yani bütünsel bakış açısıyla baktığımız kişinin psikolojik durumu, yaşadığı süreçler, sosyal ortam gibi değişken dinamikler de ağrı duygusunu tetikleyebilir. Bu nedenle sosyoekonomik duruma göre ağrıları incelediğimizde sosyoekonomik düzeyi yüksek kişilerde ağrı sıklığının azaldığını görüyoruz. Bu durum özellikle baş ağrılarında ortaya çıkıyor. Türk Nöroloji Derneği'nin 21 ilde 5 bin kişi üzerinde yaptığı 'Türkiye'de Baş Ağrısı ve Migren Epidemiyoloji Çalışması'nda toplumda eğitim ve gelir düştükçe migrenin görülme sıklığının arttığı ortaya çıkıyor.

Baş ağrısının bir sorun olması, kronik hale gelmesi için ne insanın başının ne sıklıkta ağrıması gerekir?

Baş ağrısına kronik demek için kişinin en az üç aydır, ayda 15 gün veya daha fazla ağrısının olması gerekir. Ama dört saatten uzun baş ağrıları çekiyorsa ve ayda iki ve daha fazla baş ağrısı yaşıyorsa tedaviyi gerektirir.

DİKKAT!

Şiddetli baş ağrısı beyin tümörü belirtisi olabilir

Araştırmalar en çok baş ağrısından şikayet edildiğini söylüyor. Ülkemizde her iki kişiden biri baş ağrısı çekiyor. En sık görülen ağrı türü baş ağrısıdır. Ülkemizde migren sıklığı %16'dır. Bayanlarda biraz daha fazla %20'ye ulaşmaktadır. Erkekler daha çok küme tipi baş ağrısı çekmektedir. Gerilim tipi baş ağrısı da %30-35 oranındadır. Ancak şunun altını önemle çizmek gerekir ki, başım ağrıyor deyip geçememek ağrının kaynağını ve türünü öğrenmek, mutlaka bir beyin damar hastalıkları uzmanına başvurmak gereklidir. Çünkü baş ağrıları kendisi bir hastalık olabildiği gibi bir hastalığın da belirtisi olabilir. Belirli bir sebebe bağlı olmayan ve biz doktorların birincil baş ağrısı dediğimiz migren, küme tipi ve gerilim tipi baş ağrılarını tanımak doğru tedaviye ulaşmak açısından önemlidir. Bir de ikincil tip diye adlandırdığımız ve belirli bir sebebe bağlı olan baş ağrıları vardır ki, bunlar çoğu zaman hayat kurtaran belirtilerdir. Örneğin, beyin tümörü, beyin kanaması, hipertansiyon veya beyin damar hastalıkları (anevrizma baş ağrısı şikayeti ile ortaya çıkabilirler. Bu durumun tespiti olası bir felci veya beyin kanamasını erken dönemde ortaya çıkarmaya yardımcı olabilir.

Sıradan bir baş ağrısından, beyin tümörü ya da anevrizmaya bağlı bir baş ağrısını nasıl ayırabiliriz?

İkincil baş ağrıları daha az görünür ama son derece önemlidir. Hastalık belirtisi olan baş ağrılarını diğerlerinden ayırt etmek hayati önem taşır. Zamanında müdahale kişinin sakat kalmasını ya da bir beyin tümörünün erken dönemde teşhis edilmesine yardımcı olabilir. Ayırt etmede önemli yarılar şunlardır:

Bir ağrı gittikçe şiddetleniyor ve günler içerisinde artıyorsa

Karakter değiştiriyorsa mesela eski ağrısından daha farklı bir ağrısı varsa.

Ağrının beraberinde ateş, ellerde uyuşma kuvvetsizlik gibi nörolojik belirtiler varsa,

Gittikçe artan bulantı kusma varsa

ÇOCUKLARDA

Baş ağrısı başarısızlık sebebi

Ailesinde baş ağrısı hastalığı olan çocuklarda ağrı şikayeti daha fazla görülüyor. Başı ağrıyan çocuk dersi dinleyemediği için okul başarısı da düşüyor.

Ülkemizde ilköğretim çağı çocuklarının yaklaşık yarısı, lise öğrencilerinin yaklaşık olarak dörtte üçü baş ağrısı problemi yaşıyor. Yaşla birlikte ağrı şikayeti de artıyor. İlk öğretim çağında %10 olan migren sıklığı lise çağında %18'e çıkıyor. Bu gençler baş ağrısı sebebiyle okulda ve sosyal hayatta ciddi kayıplar yaşıyorlar. Neredeyse onda biri uygunsuz ağrı kesici tüketiyor. Daha küçük yaştaki çocuklarda da baş ağrısı şikayeti olabiliyor. Çocuk ve ergen yaş gruplarında görülen baş ağrılarını 2 temel grupta inceliyoruz. Birincisi başta migren ve gerilim tipi baş ağrısı olmak üzere zaman zaman ortaya çıkan ve tedaviyle düzelen baş ağrısı atakları, ikincisi ise, travmalar, enfeksiyonlar, beyin damar hastalıkları, tümör gelişimi, göz bozuklukları gibi sebeplere bağlı ağrılardır.

Ne zaman endişelenmeliyiz?

Özellikle ani başlayan baş ağrılarında şu belirtilerden biri varsa çocuğu mutlaka hemen doktora götürmek gerekir.

-Ateş veya ense sertleşmesi varsa

-Çocuk aşırı kusuyorsa

-Baygınlık geçiriyorsa ve aşırı yorgunsa

-Ağrı aniden ve şiddetli başlamışsa, kasılmalar varsa

-Tek kol veya bacakta güçsüzlük, yürüme veya konuşma güçlüğü, 1 saatten uzun süren görme bozukluğu gibi sıra dışı belirtiler varsa.

Şişmanların başı daha çok ağrıyor

Obezite baş ağrılarını artırır mı?

Migrenlilerde ve gerilim tipi baş ağrısı çekenlerde. %20 ile 50 depresyon ve anksiyete gibi psikiyatrik bozukluklar da olabiliyor. Bunların birlikteliği ile birlikte bazı dürtü bozuklukları da ortaya çıkıyor. Yemek yeme bozukluğu da böyle bir dürtü bozukluğudur. Bu bir kısır döngü oluşturuyor. Şişmanlarda ağrı sayısının sıklığı ve kronikleşmesi daha fazla. Şişmanlık baş ağrısını artırıyor, baş ağrısı da şişmanlığa yol açıyor. Burada bir kısır döngü var. Bu kısır döngüyü kırmak için seçeneklerimiz mevcut. Örneğin, migren tedavisinde kullanılan bir antiepileptik ilaç hem kiloyu hem de ağrı sayısının sıklığını azaltıyor.

ZİYNETİ KOCABIYIK

Bu Habere Tepkiniz

Sonraki Haber